|
|
 |
|
peygamber efendimizin hayatı |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ.MUHAMMED(S.A.V)İN HAYATI
Hz.Peygamber (s.a) kayıtsız şartsız yeryüzü
halkının neseb yönünden en hayırlısıdır. Nesebinin şerefi en yüksek
doruk noktasındadır. Buna düşmanları bile şahitlik ederlerdi. Bu yüzden
düşmanı olan Ebu Sufyan, Bizans hükümdarının huzurunda bu şekilde
tanıklıkta bulunmuştu. En şerefli kavim onun kavmi, en şerefli kabile
onun kabilesi ve en şerefli aile onun ailesidir. Habibullah (sav),
Mekke`de, Rebi`ül-evvel ayının onkinci Pazartesi gecesi sabaha karşı
dünyaya gelmiştir (M.570). Böylece, Hz.Adem`den beri devam ede gelen
peygamberlik nuru sahibini bulmuş oldu. Babası Abdullah, Peygamberin
doğumun dan iki ay önce vefat etmiştir. Annesi Vehb kızı Amine,
doğumunda diğer kadınlar gibi eziyet çekmemiş, hatta ağırlık bile
hissetmemiştir. Hamileyken, bir gece rüyasında tanımadığı bir kimse
gelip; "Sen alemlerin hayırlısına hamilesin; doğduğunda adını Muhammed
koy", diye ikaz bulunmuş; doğum anında da heybetli bir ses duyarak
irkilmiştir. Ne zaman ki Muhammed vücuda geldi; baktım, mübarek başını
secdeye koydu; ellerini kaldırdı, duada bulundu", şeklinde anlatıyor.
Hz. Muhammed (s.a.v) sünnetli doğmuştur. Doğduğunda sırtında ve
omuzunda peygamberlik mührü vardı. Doğumuna arz şehadet etmiştir.
* Resulullah (s.a.v) doğduğu gece, yeryüzünde bir çok put düşüp kırılmıştır.
* İran hükümdarı Kisrai kemerli bir saray yaptırmıştı. On dört kulesi vardı. O gece kulelerin bütün şerefeleri yıkılmıştır.
O zaman Araplar arasında adet olduğu üzere, çocuğun süt anneye
verilmesi kararlaştırıldı. Ancak hiçbir sütanne, yetim bir çocuğu almak
istemiyordu. Bu arada amcası Ebu Leheb`in cariyesi Süveybe, çocuğu bir
müddet emzirdi. Kardeşinin oğlunun doğumuna sevinen Ebu Leheb`in, onun
şerefine Süveybe`yi azad ettiğini ve bu yüzden Efendimizin doğduğu gün
olan her pazartesi günü azabının biraz hafifletildiğini kaynaklar bize
bildirmektedir.
Sonunda Beni Sa`d kabilesinden Halime binti Ebi Züeyb, Hz.Muhammed`i
kabul etti. O sırada Beni Sa`d yurdunda kıtlık vardı. Hz. Halime
bebeğin gelişi ile ineklerin sütünün artığını, çadırın etrafının
yeşilliklerle dolduğunu, evine bereketin geldiğini ifade ediyor.
Resulullah (s.a.v) ,bu göçebe süt anne`nin yanında oldukça sade bir
hayat geçirmiştir.Gündüz otlakta sürülere bakıyor, aileye yardım
ediyordu.Çoğu zaman ,yalnızca hurma ve süt ile yetiniyorlardı.
Hz.Muhammed (s.a.v), süt kardeşleri ile kırlarda oynuyor,koyun
güdüyordu. Bir defasında, süt kardeşi Şeyma`nın omuzunu bilinmeyen bir
sebeple o kadar kuvvetli ısırmıştıki, ömür boyu izi silinmedi. Yıllar
sonra bir savaşta esir düşen Şeyma`yı, Resulullah (s.a.v) bu yara
izinden tanımış gözleri yaşarmıştı. Hz.Halime, Hz.Muhammed`i (s.av)
kendi çocuklarından fazla seviyordu. Daha ilk günden ondaki farklılığı
hisseden Halime, O`nu gözü gibi koruyordu. Resulullah, süt annesinin
sağ göğsünden emer, sol göğsünü kardeşlerine bırakırdı. Ondaki bu üstün
hallerden ve mucizelerden ürken Hz.Halime çocuğu annesine teslim etti.
Kısa bir süre sonra annesi, zenci cariye Ümmü Eymen ve bir hizmetçi ile
Medine`ye hareket ettiler. Neccaroğuları kabilesinden birinin evinde
ikamet edildi. Resulullah`ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi.
Hz.Amine, dönüş yolu üzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya
gömüldü. Resullah (sav) o sırada altı yaşında bulunuyordu. Zenci cariye
Ümmü Eymen ile Mekke`ye dönen Hz.Muhammed (sav), epeyce yaşlı olan
dedesine teslim edildi. Şefkatli bir insan olan Abdulmuttalib`in, öksüz
ve yetim torununa gösterdiği sevgi pek büyüktü. Dedesi vefat edince
Hz.Muhammed (sav) diğer dört amcasına tercihen, Ebu Talib` emanet
edildi. Çünkü güvenilir, zeki, cömert ve iyi kalpli biriydi. Diğer
amcası Ebu Leheb kendisini içkiye kolay hayata vermiş bir ahlaksızdı.
Esasen daha çocukluk devresinden itibaren Peygamberimiz ile Ebu
Leheb`in arasının açık olduğu görülür Resulullah (sav) pek zengin
olmayan fakat cömertliği ile tanınan amcasının yanında pek rahat içinde
yaşamıyordu. Ancak Ebu Talib ve zevcesi, ona kendi çocuklarından daha
iyi bakıyorlar, diğer çocuklar gibi sofra kurulur kurulmaz
saldırmadığından ona ayrı yemek çıkarıyorlardı. Resulullah`ın yengesine
olan sevgisi bir anne sevgisinden farksızdı. Ebu Talib Suriye`ye bir
kervan götürmek üzere yola çıktığında Resulullah dokuz bir rivayete
göre de on iki yaşında idi. Şam ile Kudüs arasında Busra denilen bir
yerde kervan konakladı. Burası Bizans toprağı olduğundan yakında bir
manastır bulunuyordu. Bu manastırda bulunan rahip Bahira,
Hıristiyanlığı bilen, İncil`i derinlemesine incelemiş biriydi. Son
peygamberin gelmesinin yakın olduğunu biliyordu. Ebu Talib`e çocuğun
kim oduğunu sordu."oğlum" cevabını alınca,"O senin oğlun olamaz" Bu
çocuğun babası ölmüş olmalı", dedi. Ebu Talib amcası olduğunu
söyleyince, çocuğu hemen geri götürmesini tavsiye etti. Ebu Talib`te
Mekke`ye dönmekte acele etti.
_________________
|
|
Bugün 25 ziyaretçi (168 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|